Lokman Hekim Dergisi Arşivi Erişime Açıldı !


Lokman Hekim Dergisi
Dr. Hâfız Cemal, halkı eğitme ve sağlık bilincini artırma konusunda ömür boyu süren çabalarının bir parçası olarak, 1936 yılından itibaren İstanbul’da Lokman Hekim adlı bir dergi çıkarmaya başlamıştır. Derginin temel amacı, halk sağlığının her konusunda uyarıcı ve eğitici yayınlar yaparak, toplumsal aydınlanma için hayati bir araç görevi görmektir. Bu girişim, onun Kıbrıs’taki erken dönem çabalarının, yani sağlık kitapçıkları yayımlama, gazeteler kurarak cehaletle mücadele etme ve refahı teşvik etme gayretlerinin doğrudan bir devamı niteliğindedir. Bu durum, yayıncılığın onun için geçici bir ilgi alanı değil, kariyeri boyunca benimsediği temel ve tutarlı bir strateji olduğunu göstermektedir.
Dergideki yayın anlayışı, “uyarıcı eğitici yayınlar” sunmayı hedeflemiş, bilgilerin genel halk için erişilebilir ve anlaşılır olmasını sağlamıştır. Halkın cehaletinden duyduğu dehşet, onu pratik bilgiler içeren, kolay anlaşılır el kitapları yayımlamaya yöneltmişti. Lokman Hekim Dergisi, sade dili ve pratik sağlık tavsiyelerine odaklanarak, tıbbi bilgi ile sıradan vatandaşların günlük yaşamı arasındaki boşluğu doldurmada kritik bir rol oynamıştır. Bu pragmatik yaklaşım, onun çalışmalarını sadece akademik veya teorik yayınlardan ayırarak, dergiyi gerçek bir halkı güçlendirme aracı ve kritik bir toplumsal ihtiyaca doğrudan bir yanıt haline getirmiştir. Sağlık bilgisini demokratikleştirme çabası, okuryazarlık ve resmi eğitim eksikliği gibi mevcut engelleri aşmak için stratejik bir tercihti.
Lokman Hekim Dergisi, Dr. Hâfız Cemal’in Türkiye’deki halk sağlığı okuryazarlığına yönelik öncü vizyonunun bir kanıtı olarak durmaktadır. Derginin mirası, sağlık bilgilerini erişilebilir kılma ve bilgi yoluyla toplumu güçlendirme çabalarına ilham vermeye ve “Lokman Hekim” arketipinin kültürel önemini hatırlatmaya devam etmektedir.

Güneş Hayattır !

Dr. Hafız Cemal: Halk Hekimi ve Aydın Bir Öncü
Dr. Hâfız Cemal, 1878 yılında Kıbrıs’ın Baf kasabasına bağlı Stavrokonno Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Hayatının erken dönemleri zorluklarla doluydu; küçük yaşta anne ve babasını, ardından kız kardeşini yitirmiş, bu durum onu erken yaşta kendi hayatını kazanmak zorunda bırakmıştır. Baf’ta ilkokulu ve Dârü’l-İrfan Medresesi’ni birincilikle tamamlamış, ardından Limasol’da dini eğitimine devam etmiştir.
Çocukluk yılları, kaynaklarda “yarı aç, yarı tok” ifadesinden öte, “aç-bilaç” olarak nitelendirilmektedir. Bu dönemde, gazyağı masrafından kaçınmak için sokak lambalarının veya cami fenerlerinin altında ders çalışması, hatta belediye fenerleri söndüğünde ay ışığından faydalanmaya çalışması, onun olağanüstü bir direnç ve azimle donandığını göstermektedir. Bu erken deneyimler, onun ileriki yaşamında karşılaşacağı zorluklar karşısında sergileyeceği dayanıklılığın ve kaynak bulma yeteneğinin temelini atmıştır. Beyrut’ta dayısının refakatçisi olarak bulunduğu sırada, sesi ve Kur’an okuyuşu Beyrut Başkadısı’nın dikkatini çekmiş ve bu sayede Beyrut İdadisi’ne parasız yatılı olarak kaydolma fırsatı bulmuştur.
Askeri Tıbbiye’yi 1901 yılında bitiren Dr. Hâfız Cemal, Almanya ve Gülhane’deki stajlarını tamamladıktan sonra, Askeri Tıbbiye’nin iç hastalıkları ve çocuk hastalıkları bölümlerinde yardımcı öğretmen olarak görev yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecinde yaşanan sosyal ve siyasi olaylar, onu Jön-Türk hareketinin saflarına itmiş, Yemen’e sürgün edilme tehlikesiyle karşılaşınca Avrupa’ya kaçmıştır. Avrupa’da mesleki bilgisini ve deneyimini artırma fırsatı bulmasına rağmen, kişisel rahatlığı ve kariyer fırsatlarını bir kenara bırakarak 1904 yılında Kıbrıs’a dönmüştür.” Avrupa’da kalsaydım kolay yükselir, rahat bir hayat sürerdim. Yapamadım. Aklımda hep Kıbrıs vardı. Kıbrıs’a dönerek halkıma hizmet etmek istiyordum” sözleri, onun kişisel hırslarının ötesinde, halkına hizmet etme arzusunun ne denli güçlü olduğunu ortaya koymaktadır. Bu vatanseverlik ve toplumsal sorumluluk bilinci, onun sonraki tüm sosyal girişimlerinin ana itici gücü olmuştur.

Kıbrıs’ta başlangıçta Jön-Türk kimliği ve diplomasının yanında olmaması nedeniyle mesleki faaliyetlerine başlamakta zorlanmış, hatta hakkında “devlet haini” gibi söylentiler yayılmıştır. Ancak zamanla ünü yayılmış, önce bir eczanede hasta kabul etmeye başlamış, ardından Lefkoşa’nın en büyük konağını kiralayarak “Afiyehanesi” adını verdiği bir klinik kurmuştur. Bu klinik, yedi personelle hizmet vermiş, hatta hasta yakınları için ayrı bir misafirhane bile sağlamıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’da görev yaparken, hastalara ve hastalığa yaklaşımı, bütüncül tavrı nedeniyle “Lokman Hekim” olarak tanınmış ve Soyadı Kanunu çıktığında bu yakıştırmayı soyadı olarak benimsemiştir. Bu isim, Türk-İslam kültüründe bilge ve şefkatli bir şifacıyı simgelemekte olup, onun halk sağlığı ve eğitimine olan adanmışlığını mükemmel bir şekilde özetlemektedir. “Lokman Hekim” adını soyadı olarak seçmesi, sadece tıbbi yetkinliğinin bir kabulü değil, aynı zamanda misyonuyla derinlemesine örtüşen kültürel bir arketipi stratejik olarak benimsemesi anlamına geliyordu. Bu, onun halkla daha derin, sembolik bir düzeyde bağ kurmasını sağlamış ve daha sonraki halk sağlığı girişimlerine, özellikle de dergisine güçlü bir kimlik kazandırmıştır.
Dr. Hâfız Cemal, hekimliğin yanı sıra Kıbrıs’ta Kıbrıs Cemiyet-i Hayriye-i İslamiyesi (mesleki eğitime odaklı bir yardım derneği), Osmanlı Lisan Mektebi (yetişkinler için gece okulu) gibi birçok sosyal projeye imza atmış, Türkçe gazete ve matbaa kurma çabaları göstermiştir. Toplumun cehaletinden duyduğu endişe, onu okullarda sağlık bilgisi dersi okutulmadığını görerek, kolay anlaşılır sağlık el kitapları ve küçük kitapçıklar yayımlamaya yöneltmiştir. Hatta Kıbrıs’ta Türk matbaası ve yeterli harf olmamasına rağmen, bu ihtiyacı kendi olanaklarıyla karşılamıştır. Bu girişimler, onun sadece bir hekim değil, aynı zamanda toplumun sağlık, eğitim ve bilinçlenme düzeyini yükseltmeyi hedefleyen, yurtsever bir aydın kimliğine sahip olduğunu göstermektedir. Dr. Hâfız Cemal, 19 Nisan 1967’de tüm mal varlığını hayır kurumlarına bırakarak ebediyete intikal etmiştir. Mezarı İstanbul, Zincirlikuyu Mezarlığında’dır.